Otizm karmaşık, çeşitli bir gelişimsel bozukluktur ve hala hakkında bilmediğimiz çok şey var. Ancak son yıllarda inanılmaz gelişmeler oldu.
Tespit edilen çok çeşitli potansiyel nedenleri ve risk faktörlerini düşünün: Araştırmalar, otizm spektrum bozukluğunu (ASD) çeşitli biyolojik, çevresel ve genetik unsurlarla ve ayrıca belirli reçeteli ilaçlar da dahil olmak üzere doğum öncesi maruziyetle ilişkilendirdi.
Araştırmacılar yeni bir kilometre taşını açıkladılar: Bebek dişlerine bakarak Otizm’i tahmin etmenin bir yolunu keşfettiler. Dişler, bebeklerin ve çocukların nörogelişim için gerekli olan metalleri nasıl metabolize ettiğini gösteriyor. Ve bu biyolojik süreçlerdeki aksaklıklar otizm ile bağlantılıdır.
Metallerin varlığını tespit etmek için araştırmacılar, dökülen süt dişlerinin çinko-bakır döngülerini (vücutta metal metabolizmasını düzenleyen bu metallerin ritmik kalıplarını) incelediler. Fetal gelişim sırasında, bebeklerin dişleri, gelişim sırasında bebeklerin hangi metallere maruz kaldığını gösterebilen yeni katmanlar oluşturur. Analitik kimyager ve Icahn Tıp Fakültesi Çevre Tıbbı ve Halk Sağlığı Bölümü’nde doktora sonrası araştırmacı olan Dr. Christine Austin, “Dişler, vücutta her gün neler olup bittiğinin anlık görüntüsünü alan biyolojik sabit diskler gibidir” diyor. “Metallere erken yaşam maruziyetlerini ölçmek için zamanda geriye gitmek için dişleri kullanabiliriz.”
Araştırmada süt dişleri analizine öncülük eden Austin, aynı zamanda diş hekimliği ve çevre tıbbı ve halk sağlığı profesörü Dr. Manish Arora ile birlikte yapılan analizin, OSB olan çocuklarda çinko ve bakır metabolik ritimlerinin bozulduğunu gösterdiğini söylüyor.
Austin ve Manish’in bulgularının, otizmi ne kadar erken tespit ettiğimiz ve otizmli çocuklara terapiler sunduğumuz konusunda geniş kapsamlı etkileri olabilir. Ayrıca, çocuklarda diğer nörolojik bozuklukları ve hatta yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkan nörodejeneratif durumları nasıl tespit ettiğimizi ve tedavi ettiğimizi değiştirebilir. Araştırmaları başka bir nedenden dolayı da büyüleyici: bize ağır metallere maruz kalma ve vücudun onları nasıl metabolize ettiği hakkında da bilgi veriyor.
Buna ek olarak, araştırmacılar dişlerdeki toksik metallerin ve besin maddelerinin miktarındaki farklılıkların, bir fetüsün veya çocuğun ne kadar maruz kaldığından mı yoksa bu maddeleri nasıl emdikleri ve işlediklerindeki farklılıklardan mı kaynaklandığını bilmiyorlar.
Araştırmacılar ayrıca, bu maddelerin geç fetal ve erken yenidoğan gelişiminin belirli aşamalarında bozulmuş alımının otizmin bir nedeni mi yoksa bir sonucu mu olduğunu söyleyemezler. Bu değişikliklerin muhtemelen metal alımının düzenlenme biçiminde birden fazla bozulmayı içerdiğini öne sürüyorlar.
Bu çalışmanın sonuçlarının aileler ve bireysel hastalar için faydalı olabilmesi için daha alınması gereken uzun bir yol olduğunu hatırlamak önemlidir. Besinlerin, çevresel toksinlerin ve genlerin nasıl etkileşime girdiğini ve otizmin gelişimine nasıl yol açtığını anlayabilmemiz için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.